Koroner Arter Hastalığı
Koroner arter hastalığı (kalp damar hastalığı), en sık karşılaşılan kalp hastalıklarının başında geliyor. Oluşturduğu hayati riskleriyle dikkat çekiyor. Zamanında fark edilmez ve önlem alınmazsa, kalp krizine gidecek bir süreç yaşanabiliyor. Erken tanıyla değiştirilen yaşam biçimi, hastalığın oluşma riskini düşürüyor.
Koroner Arterler Ne İşe Yarar?
Kalbiniz devamlı pompa işlevi görerek tüm vücudunuzun kan ihtiyacını karşılıyor. Bu işi yapmak için kalbin kendisi de oksijen yönünden zengin kana ihtiyaç duyuyor. Bu kan, kalbinize koroner arterler yoluyla ulaştırılıyor. Kısaca kalbinizin çalışması, koroner arterler tarafından sunulan kana bağlı.
Koroner arterleri, kalpten tüm vücuda kan dağıtan ve en büyük damar olan aortun ilk dalları olarak düşünebilirsiniz. Sol koroner arter ve sağ koroner arter, daha küçük dallara ayrılarak kalbin tümünü besliyorlar.
Sağlıklı Bir Arter
Bir koroner arterin iç yüzeyi sağlıklı olduğunda kan, bu damardan rahatlıkla akıyor. Bu da kalbinizin ihtiyaç duyduğu oksijen ile beslenmesini sağlıyor. Aktivite durumunda sağlıklı arterler kalbin artan ihtiyacını rahatlıkla karşılayabiliyorlar.
Hasar Görmüş Bir Arter
Arterin iç tabakası yüksek kolesterol, yüksek kan basıncı ya da sigaradan dolayı zarar görmüş olabiliyor. Bu durum arter duvarında plak oluşumu (yağlı maddeler ve kalsiyum birikimi) ile sonuçlanıyor. Bu nedenle kan eskisi gibi rahatlıkla akamıyor. İşte bu durum, koroner arter hastalığının başlangıcı anlamına geliyor.
Daralmış Bir Arter
Plak oluşumu arttıkça arter daha da daralıyor ve kalp kasına olan kan akımı aşırı derecede azalıyor. Kalpte oksijen açlığı oluşuyor ki, bu da göğüs ağrısına neden olabiliyor.
Tıkalı Bir Arter
Daralmış olan arterin bir pıhtı ile tam olarak tıkandığı durumda bir kalp atağı (miyokard enfarktüsü) geçiriliyor. Oksijen yönünden zengin kan yokluğunda o bölgedeki kalp kasları kalıcı olarak hasar görüyor.
Nedenleri
Koroner arter hastalığı, kalbi besleyen damarlar olan koroner arterlerin duvarında kolesterol içerikli yağlı plakların birikerek yıllar içinde damarı tıkaması sonucu oluşmaktadır.
Damar duvarındaki yağ birikim sürecine “ateroskleroz” denir. Ateroskleroz ile kalp damarının giderek tıkanması kalp kasının oksijensiz kalmasına ve uzun vadede kalp yetersizliğine yol açmaktadır.
Tedavi Yöntemleri
Kalp damar hastalığı teşhisi konan hastalara 3 farklı tedavi yöntemi uygulanıyor. Bunlar ilaç tedavisi, perkütan koroner girişimler ve açık ameliyattır. Bunların içerisinden en uygun tedavi şekline hasta ve doktor birlikte karar veriyor.
İlaç Tedavisi
Kalp damar hastalığı teşhis edilmemiş (birincil koruma) ve edilmiş (ikincil koruma) hastalarda ilaç tedavisi farklılık gösteriyor. Her hastasının her gün 100-300 mg aspirin kullanması gerekiyor. Ancak her sağlıklı bireye aspirin kullanması önerilmiyor. Yalnızca sağlıklı birey olmasına rağmen 10 yıllık kalp krizi geçirme olasılığı yüzde 6’nın üzerinde çıkan kişilerin de aspirin kullanması öneriliyor.
Koroner Anjiyoplasti ve Stent Uygulamaları
Damarlarındaki yerel daralmaların cerrahi olmayan bir yol ile açılması işlemine koroner anjiyoplasti (balonla damar açılması) adı veriliyor.
Kasık atardamarlarından girilerek, kalbin damarlarına doğru itilip buraya yerleştirilen ‘kılavuz tel’ aracılığıyla sönük durumdaki balon, bu kılavuz tel üzerinden kaydırılarak darlığın olduğu bölgeye yerleştiriliyor ve dışarıdan verilen basınçla şişirilip kalp damarı tıkanıklığı açılmış oluyor.
Bypass
Koroner arter bypass cerrahisi, tıkalı veya daralmış olan arter kısmın ötesinde başka bir yol oluşturarak, kalbin yeniden beslenmesine olanak tanıyor. Birden fazla tıkalı damar durumunda birden fazla bypass işlemi gerçekleştiriliyor. Bypass yapmak üzere kullanılacak damar ya da diğer adıyla greftler göğüs veya bacaktan alınarak tıkalı koroner artere bağlanıyor.
Minimal İnvaziv Yöntemler
Minimal invaziv bir teknik olan endoskopik cerrahide, özel endoskopik cihazlar ile göğüs bölgesine açılan küçük kesilerin içerisinden açık kalp operasyonları gerçekleştirilebiliyor. Ameliyat sırasında cerrahi enstrümanlar, tamamen cerrahın kendi kontrolünde oluyor.
Robotik Cerrahi
Ameliyat amaçlı geliştirilmiş bir robot, cerrahların yönlendirmesi sonucunda operasyonu gerçekleştiriyor. Robotik cerrahinin endoskopik cerrahiden temel farkı, cerrahın bir monitörden izleyerek robotun kollarını uzaktan kumanda ederek çalıştırmasıdır.
Mitral Kapak Hastalıkları
Kalbimizin 4 kapağı var. Gün boyu dinlenmeden açılıp kapanıyor. Ancak yeterli açılmadığında ya da kapanmadığında çeşitli sağlık sorunlarının oluşmasına neden oluyor. Üstelik hastalığın başlangıcında bazen hiçbir belirti vermeyebiliyor. Yıllarca bu sorunlarla yaşayan ama haberi olmayan pek çok kişi bulunuyor.
Belirtiler
Kapak hastalıklarında şikayetler, hangi kapakta sorun olduğuna bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Hastalığın erken dönemlerinde kişinin hiç yakınması olmayabiliyor. Kapak rahatsızlığı arttıkça, kişide bulgular ortaya çıkmaya başlıyor.
Bunlar genel olarak;
- Çabuk yorulma,
- Halsizlik,
- Çarpıntı,
- Tıkanma hissi,
- Nefes darlığı
Vücutta sıvı toplanmasının bir göstergesi olan ayaklarda şişlik ile kendini belli ediyor. Bazı kapak hastalıklarında ise baş dönmesi, göğüs ağrısı, hatta bayılma yakınmaları da görülebiliyor.
Tanı Yöntemleri
Kapak hastalıklarının tanısı, bu yakınmalar başlamadan, hastanın herhangi bir nedenle doktora gidip normal muayenesinde kalbi dinlenirken üfürüm duyulmasıyla tamamen rastlantısal olarak konabileceği gibi, yakınmalar geliştiğinde bazı tanı yöntemleriyle de ortaya çıkarılabiliyor.
Elektrokardiyografi (EKG)
Kalp ritminin çekilmesiyle başlıyor. Burada kalbin hızı, düzenli atıp atmadığı, kalbi besleyen damarlarda bir sorun olup olmadığı ve kapak hastalıklarına özgü bazı elektriksel değişiklikler inceleniyor.
Göğüs Röntgeni
Kalbin büyüklüğü ve akciğerlerin durumu değerlendiriliyor.
Ekokardiyografi
Kalp ultrasonografisi olan bu yöntem, ses dalgalarıyla görüntüleme sağlıyor. Hastanın yatarken normal karın ultrasonunda olduğu gibi, göğsüne bir jel sürülerek kalbinin içini açmadan ama açmış gibi görüntüler elde ediliyor.
Kalbin odacıklarının büyüklüğü, kalbin yeterli kasılıp kasılmadığı, duvar kalınlıklarının artmış olup olmadığı, damar yapıları ve bunlardaki doğumsal anomaliler ve çapları ile kapakların durumu inceleniyor. Dinleme sırasında duyulan üfürümler değerlendiriliyor.
Kalp Kateterizasyonu
Çoğu zaman gerek kalmıyor. Hasta uyutulmadan yapılan bir işlem. Kasıktan ince kateterler yardımıyla kalp odacıklarına girilerek yapılıyor, ameliyat gereken durumlarda buna koroner anjiyografi yöntemi ilave edilerek koroner damarlarda sorun olup olmadığı da ortaya konuyor.
Tedavi Yöntemleri
Kapak Onarımı
Kapak onarımında uygulanan yöntemler kapak yapısını destekleyen dokular yerleştirilmesi, kapak dokusunu kesip tamir ederek daha iyi kapanmasını sağlaması veya yapışmış olan yaprakçıkları serbestleşmesi olarak özetlenebilir.
Her kapak tamir edilemez, bazen onarım ameliyatları kapak değişiminden daha zorlu olabilir. Mitral kapaklar daha sık tamir edilebilirken aort ve pulmoner kapak sıklıkla değiştirilmek zorundadır.
Kalp Kapak Değişimi
Kapak hastalıkları en sık kapak değişim ameliyatı yolu ile tedavi edilir. Bu ameliyat sırasında hasta olan kapak çıkarılıp yerine mekanik veya biyolojik kapak konulur:
Biyolojik (biyoprotez) kapaklar sığır, domuz veya insan dokusundan yapılır. Biyolojik kapak kullanımında kan sulandırıcı ilaç kullanımı gerekmez ancak kapakların ortalama 10-15 yıl içinde yıpranarak yeniden ameliyat yapılması gerekebilir. Bu açıdan genç yaştaki hastalar için tercih edilmezler.
Mekanik kapaklar ömür boyu değişmeden kullanılabilir ancak bir yandan sürekli ciddi kan sulandırıcı ilaç kullanmanızı gerektirir.
Aort kapağın değiştirilmesi gereken durumlarda alternatif olarak hastanın kendi kalp zarından oluşturulan kalp kapağı kullanılabilir. Bu tekniği ilk defa gerçekleştiren cerraha ithafen “Ozaki” prosedürü olarak adlandırılan bu yöntemle hastanın kan sulandırıcı kullanmasına gerek kalmaz. Bunun yanında diğer prostetik kapaklarda oluşabilen kapak üzerinde pıhtılaşma problemi bu teknikten sonra genellikle gözlenmez.
Transkateter Kapak Tedavisi
Girişimsel kardiyologlar büyük kan damarları içinden geçirilen klipsler veya kateterler yardımı ile kapakları onarabilmekte veya değiştirebilmektedir.
Mitral kapakta kaçağı olan hastalara “mitra klip” adı verilen yöntem ile kapakçıklar uçlarından bir mandal ile tutturularak kanın geriye kaçması engellenir. Mitra klip yönteminde hastaların iyileşme süresi cerrahi geçiren hastalara göre çok daha kısadır.
TAVI
Son zamanlardaki güncel kapak uygulaması aort kapaklarına yönelik uygulanan transkateter aort kapak replasmanı (TAVI) uygulamasıdır.
Bu yöntemde kateter yolu ile kasık damarından girilerek ortasında balon, etrafında katlanmış halde yapay kapak bulunan bir kateter daralmış olan aort kapak seviyesine kadar ilerletilir, kapak düzeyinde balon şişireler etrafındaki kapağın açılması ve eski kapağın içine yerleştirilmesi sağlanır.
Aort Kapak Hastalıkları
Aort Nedir?
Aort, vücudumuzda bulunan en büyük atardamar olup sol kalpten çıkar. Aort damarı, akciğerlerde temizlenmiş oksijen açısından zengin kanın kalpten vücut dokularına pompalandığı noktada bulunur. Kan dolaşımının merkezinde bulunan bu damarda yetişkinlerde dakikada ortalama 5 litre kan pompalanır.
Aort çıkan aorta, arkus aorta, inen aorta ve abdominal aort olmak üzere dört bölümden oluşur. Abdominal aorta damarın karın bölgesindeki kısmına verilen isimdir. Aort damar yırtılması belirtilerinin şiddet yırtılmanın meydana geldiği damar bölüme göre farklılık gösterir. Kalbe daha yakın olan bölgelerde oluşan yırtıklar ölümcül olabilen daha şiddetli belirtilerle seyreder.
Aort Kapak Darlığı
Kalbin sol karıncığı ile yine sol karıncıktan çıkan ve tüm vücudu besleyen en büyük damar olan aort damarı arasındaki kapak aort kapağıdır.
Aort kapağının 3 yaprakçığı vardır. Bazen doğuştan 2 yaprakçıklı olabilir. Aort darlıkları genellikle uzun süre belirti vermez. İlk belirti eforla çabuk yorulmadır.
Aort kapak alanı belirli bir değerin altına inerse hastanın şikayetleri başlar. İleri aort kapak darlığında göğüs ağrısı, baş dönmesi, bayılma gibi belirtiler görülür ve bu aşamadan sonra hemen tedavi edilmezse hastanın hayati tehlikesi oldukça yüksektir, hasta 1 yıl içinde kaybedilebilir.
Ciddi Aort Darlığı
Aort kapağın kireçlenip deforme olması ve sonuçta ileri derecede daralması, iyi açılamaz duruma gelmesidir. Bu durum kalbin kanı tüm vücuda pompalarken çok daralmış bir kapağın içinden geçmeye zorlaması anlamına gelir. Dolayısı ile kalp kası daha büyük bir zorlanma ve yük altında kalmaktadır. Bu durum, zaman içinde kalp kasının kalınlaşmasına ve daha ileri aşamada zayıflayarak yetmez duruma girmesine neden olabilir.
Aort Darlığı Neden Olur?
Sıklıkla yaşa bağlı olarak aort kapak üzerinde yıpranma ve kireç birikintilerinin yerleşmesi ile kapağın daralması ve hareketlerini kısıtlanması şeklinde gelişir. Romatizmal ateş geçirilmiş olması, radyoterapi, yüksek kolesterol hastalığın gelişimini kolaylaştırmaktadır.
Aort Darlığı Olan Hastada Hangi Belirtiler Olur?
- Göğüs ağrısı,
- Göğüste sıkışma hissi,
- Fenalık hissi ve yorucu iş sonrası bayılma,
- Dengesizlik,
- Halsizlik,
- Nefes darlığı,
- Çarpıntı yakınmaları
Aort Darlığı Tanısı Nasıl Konulur?
Hastanın yakınmaları nedeni ile yapılan muayenede; doktorun kalpte üfürüm duyması ve ön testler ardından ekokardiyografi ve gerekirse kalp kateterizasyonu ve anjiyografi ile kesin tanı konulmaktadır.
Aort Darlığı Nasıl Tedavi Edilir?
Aort kapakta yıllar içinde oluşan kireçlenmiş darlığın ilaç tedavisi ile düzeltilmesi mümkün değildir. Ancak aort kapak hastalığına ikincil olarak gelişen kalp yetersizliği, ritm bozukluğu, pıhtı oluşum riskine yönelik yardımcı ilaç tedavileri yapılmaktadır.
Aort darlığının tedavisi; cerrahi olarak ve kateter yolu ile yapılmaktadır.
Aort Darlığının Cerrahi Tedavisi
Kalp kapak ameliyatlarının büyük bir kısmı aort darlığı için yapılmaktadır. Aort kapağın cerrahi tedavisi 40 yılı aşkın bir zamandır tercih edilen tedavi yöntemidir. Bu yöntem; açık kalp ameliyatı ile hasta ve kireçlenmiş kapağın, metal ya da biyolojik doku kapak ile değiştirilmesidir. Biyolojik doku kapaklar ileri yaştaki hastalarda daha çok tercih edilmektedir.
Aort Protez Kapak Ameliyatı Riskli Midir?
Olağan şartlarda, düşük risk grubundaki ve 70 yaşın altındaki hastalarda bu ameliyatın %1 civarında hayati riski vardır. İleri yaş grubu ve tüm ameliyat olan hastalar birlikte değerlendirildiğinde bu oran %4 olarak bildirilmektedir.
“TAVI” Kateter Yöntemi İle Aort Kapak Yerleştirilmesi Yöntemi Nedir?
Yıpranmaya bağlı ileri yaştaki aort darlığı hastalarında, eşlik eden diğer hastalıklar nedeni ile riskli gruba giren ve açık kalp ameliyatı yüksek riskli bulunan hastalarda yeni bir tedavi yöntemi olarak geliştirilen TAVI (Kateter Yöntemi ile Aort Kapak Yerleştirilmesi) 2005 yılından sonra tüm dünyada kullanılmaya başlamıştır.
Aort Anevrizması
Aort Anevrizması Nedir?
Aort anevrizması, en basit anlatımıyla bir atardamarda, damar çapının normalden %50 daha fazla genişlemesine yol açan bir cins balonlaşma olarak tarif edilebilir.
Anevrizmalar, oluştukları yere göre çok farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Genellikle yüksek tansiyon, kireçlenme, bazı enfeksiyonlar ve bağ dokusu hastalıkları anevrizma nedenleri arasında sayılabilir. Bazı grup anevrizmalarda genetik faktörlerin etkisi büyüktür. Kromozomlardaki bozukluklardan kaynaklanan damar duvarı yapısının normal kuvvetinde olmaması bu tip anevrizmalara örnek olarak verilebilir.
Aort Anevrizmasının Nedenleri Nelerdir?
1- Yüksek tansiyona bağlı oluşan dejenerasyon: Anevrizma oluşmasında tek başına yüksek tansiyonun etkili olduğunu söylemek elbette mümkün değildir. Yüksek tansiyon hastası pek çok insanda anevrizma oluşmuyor. Ancak eldeki veriler anevrizma yaşayan hastaların önemli bir bölümünün yüksek tansiyon hastası olduğunu gösteriyor.
2- Dejenerasyon ve inflamasyon dediğimiz damar duvarı içinde meydana gelen yapısal reaksiyonlar.
3- Damar duvarının doğuştan zayıf olmasına bağlı genetik bozukluklar: Buna bağ dokusu hastalıklarını örneğin marfan gibi yapısal hastalıkları gösterebiliriz.
4- Sigara: Özellikle böbrek damarlarının altındaki anevrizma gelişimi ile sigaranın doğrudan bağlantısı olduğu bilimsel bir gerçektir. Sigara içmenin karın içindeki anevrizmalarla bağlantısı çok kuvvetlidir.
5- Yaş: Anevrizma oluşumunda yaşın önemli bir rolü var. Özellikle karın içerisinde oluşan anevrizmalar, genellikle 65 yaş üzerinde sıklıkla görülür. Anevrizmalar eğer kişide bir bağ dokusu hastalığı yoksa genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan sorunlardır.
Aort Anevrizmasının Belirtileri Nelerdir?
Anevrizmalar genellikle önceden belirti vermezler ama bazen bulundukları bölgelere bağlı olarak farklı bulgularla kendilerini hissettirebilirler. Karın içerisindeki aort anevrizmalarının, eğer bir tarama yapılmadıysa, ilk bulgusu aort yırtılması şeklinde olabilir. Örneğin, karın içerisinde bele doğru yayılan devamlı ve rahatsız edici bir ağrı veya karın bölgesinde dışarıdan görülebilen bir titreme, hasta elini koyduğunda karnına bir top vuruyormuş gibi bir his olabilir. Göğüs içindeki anevrizmalarda sadece göğüs ağrısı veya sırta doğru vuran göğüs ağrıları görülebildiği gibi, eğer anevrizma sırtın inen damarlarında ise ses kısıklığına bile neden olabilir.
Aort Anevrizması Tanısı Nasıl Konulur?
Gelişen tıp teknolojileri ile anevrizmanın tanısını koymak artık çok kolaylaştı. Fizik muayene sonrasında da özellikle zayıf hastalarda karın içerisindeki anevrizmaların tanısı konulabiliyor. Ama tabii ki, bu kesin bir sonuç olarak kabul edilemez. Anevrizmanın olduğu noktaya göre, göğüs içerisindeki aortta ise tanı aşamasında röntgen başlangıç olarak kullanılabilir. Sadece röntgen filmi ile aorttaki genişleme gözlemlenebilir. En yaygın olarak kullandığımız teşhis yöntemi ise ses dalgalarıyla çalışan ultrason yöntemidir. Kalpte kullanıldığında ‘ekokardiyografi’, karında kullanıldığında ‘batın ultrasonografisi’ diye adlandırılan bu cihazla anevrizma teşhis edilebilir. Ultrasonun sonuçlarına göre daha ileri tetkiklere de gidilebilir. Bu tetkiklerde tomografik değerlendirme, bazen MR, bazen de anjiyografi ile teşhisi netleştirmek mümkündür.
Aort Anevrizmasının Tedavisi Nasıl Yapılır?
Tedavi kararı için en önemli veri, anevrizmanın büyüklüğü ve yerleşim yeridir. Anevrizmaya, yerleşim yerine ve büyüklüğüne göre farklı tedavi yöntemleri uygulanır. Yeri, büyüklüğü, hastanın herhangi bir şikâyeti olup olmadığı tedavinin şeklini etkiler.
Aortadaki anevrizma çapı 5.5 veya altı santim civarına eriştiyse ve hastanın başka bir bağ dokusu hastalığı yoksa tedavi ya da girişimsel tedavi sınırına girer. Karın içerisinde yerleşen anevrizmalarda da genellikle 5.5 cm.’den itibaren tedavi uygulanır. Sırttan arkaya doğru inen aort üzerinde gelişen anevrizmada ise damarın çapı altı santimetreye ulaştığında tedavi edilmesi gerekir.
Müdahale sınırında olan anevrizmalarda iki tedavi yöntemi kullanılır.
1-Endovasküler yöntem:
Açık ameliyat olmadan, damar içerisine yerleştirilen kateterler ve bunlar üzerinde ilerletilen stent adını verdiğimiz greflerin anevrizma içine yerleştirilmesi ve kapatılmasıyla uygulanır.
Kasık içerisinden veya damar içerisinden girerek stent yerleştirilen, endovasküler işlemler özellikle geçtiğimiz 10 sene içerisinde sıklıkla uygulanan yöntemlerdir. Çünkü endovasküler işlemler açık cerrahi ile karşılaştırıldığında özellikle belli alanlarda önemli avantajlar sağlar.
2-Açık cerrahi işlemler:
Endovasküler işlemlerle kıyaslandığında büyük operasyonlardır. Her ne kadar günümüzde açık cerrahi işlemleri de daha ufak kesilerle yapılıyor olsa da, açık cerrahi endovasküler işlemlerle karşılaştırıldığında büyük operasyonlar olarak algılanır. Amaç, hastalıklı olan anevrizma bölgesini tamamen ortadan kaldırmak ve yerine suni damar koyarak devamlılığı sağlamaktır. Vücutta aort gibi başka büyük bir damar olmadığı için mecburen yapay damar konulur. Polyester, PTF, Dakon tarzı grefler kullanarak anevrizmalar devre dışı bırakılır.
Atriyal Septal Defekt (ASD)
Kalbin kulakçıkları arasındaki duvarda açıklık olmasına verilen addır.
Bu yüzden temiz kanın bir kısmı sağ kalbe geçer. Akciğere giden kanın artmasına bağlı olarak, yıllar içinde akciğer damarlarında ve kalpte büyümeye yol açarak zarara sebep olabilir.
Atriyal Septal Defekt (ASD) Tanısı Nasıl Konur?
Genellikle uzun yıllar hiçbir belirti vermez. Hatta doktora fazla gitmemiş kişilerde tanının 30-60 yaşına kadar konulamadığı durumlar görülmüştür.
Bu hastalıktan, ancak başka bir nedenle doktora gidildiğinde, kalpte üfürüm ve bazı ek seslerin duyulması veya röntgende kalp büyüklüğünün görülmesi ile kuşkulanılır.
Atriyal Septal Defekt (ASD) Tedavisi Nasıl Yapılır?
Atriyal Septal Defekt (ASD) tedavisinde deliğin büyüklüğü tedavinin zamanını belirler. Kendiliğinden kapanmayan, akciğer atardamarında basınç yükselmesi tehlikesi olan açıklıklar genellikle 3-6 yaşlarında, yani çocuk okula başlamadan kapatılır.
Ameliyat sırasında ve sonrasında genellikle problem oluşmaz. Göğsün orta kısmında ameliyata ait bir iz kalır. Bu izin daha az görülen yerlerde olması için, değişik ameliyat seçenekleri de vardır. Bazı hastalarda açıklığı kateterle kapatma yöntemi de uygulanmaktadır.
Atriyal Septal Defekt (ASD) Olan Hastalarda İleriye Dönük Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Atriyal Septal Defekt (ASD) olan çocuklarda genellikle kalpte ilave bir hastalık yoksa Amerikan Kardiyoloji Derneğinin en son öneri kitapçığında ameliyat, sünnet, diş çekimi ve dolgusu gibi bazı girişimler öncesinde endokardite (kalbin iç tabakasının iltihabı) karşı koruyucu tedaviye ihtiyaç göstermezler.
Ancak ameliyat ya da kateter yöntemi ile tedavi sonrasında ilk 6 ay koruyucu tedavi almaları önerilmektedir. Hastaların beklenmedik komplikasyonlardan korunabilmeleri için yaklaşık 1 yıllık aralıklarla doktor kontrolünde olmaları gerekir. Daha seyrek aralıklarla olmak üzere, bu ameliyat olmuş hastalar için de geçerlidir.
Ventriküler Septal Defekt (VSD)
Ventriküler Septal Defekt (VSD) Nedir?
Kalp anatomik olarak iki kulakçık ve iki karıncık olmak üzere dört odacıktan oluşur. Kalpteki karıcıklar arasındaki kanın geçişini engelleyen duvarda doğumsal nedenli defekte bağlı açıklık olmasına ventriküler septal defekt denir.
Bundan dolayı sol kulakçıktaki temiz kanın bir kısmı sağ kalbe geçiş yapar. Sol kulakçıkta kan basıncı yüksektir ve sağ kulakçığa yüksek basınçta kan geçişi olur. Yıllar içinde akciğere giden kanın artmasına bağlı olarak akciğer damarları ve kalp kasında hasara sebep olabilir.
Ventriküler Septal Defekt Belirti ve Bulgular
- Genellikle hayatın ilk günlerinde üfürüm vermeyen VSD, bebek 1-2 aylık olunca steteskopla dinlenirken üfürüm vermeye başlar.
- VSD küçükse ve yeri karıncıklar arası bölmede tehlikeli bir bölgede değilse sadece üfürüm verir ama belirtiye neden olmaz; bebekte bir rahatsızlık yapmaz ve çoğu kez kendiliğinden kapanır.
- Büyük ve orta boy VSD’ler ise iştahsızlık, büyüme geriliği, zamanla nefes darlığı, sık nefes alma, beslenme güçlüğü, beslenirken aşırı terleme gibi belirtiler verir.
- Bu belirtiler, VSD’nin kendiliğinden kapanmayıp cerrahi yolla tedavisi gerekeceğinin göstergesi olarak kabul edilir. Bu vakalarda operasyon genellikle ilk 3 ayda yapılarak VSD’nin başka komplikasyonlara neden olmasına engel olunur.
Ventriküler septal defekt (VSD) tedavisi nasıl yapılır?
Küçük defektlerde genellikle tedavi gerekmez. Ancak sünnet, diş çekimi, diş dolgusu, ameliyat gibi bazı girişimler öncesinde endokardite (kalbin iç tabakasının iltihabı) karşı koruyucu tedaviye ihtiyaç gösterirler.
Orta büyüklükteki ve geniş VSD’lerde artmış akciğer kan akımına ve kalp yetersizliğine ait bulguların etkilerinin azaltılabilmesi ve kalbin çalışmasını düzenlemeye yönelik destekleyici ilaç tedavisi ile çocuk büyüdükçe açıklığın küçülüp küçülmediğine bakılır. Düzelme saptanmayan hastalarda bu açıklığın cerrahi olarak kapatılması gerekir.
Kendiliğinden kapanmayan veya küçülmeyen VSD’lerde cerrahi tedavi için uygun zaman genellikle 1-2 yaş civarıdır.
Açıklık bir yama ile kapatılıp, kan geçmesi engellenir. Son yıllarda orta büyüklükteki VSD’lerin uygun pozisyon ve çapta olanlarının tıpkı ASD’lerde olduğu gibi kateter yöntemi ile ameliyatsız olarak kapatılması gündeme gelmiştir. ASD kadar yaygın olmamakla birlikte bu tür defektlerin bir kısmının bu yöntemle kapatılabilmesi seçeneği vardır.
Ventriküler septal defekt (VSD) olan hastada ileriye dönük yapılması gerekenler nelerdir?
Açıklığın kendiliğinden kapanma olasılığı defektin yeri, büyüklüğü ve tabiatına göre değişse de %70-80 gibi yüksek orandadır. Bununla birlikte bazı açıklıklar kapanırken başka problemlere (kapaklarda anatomik ve fonksiyonel bozukluk gibi) yol açabilmektedir. Bu nedenle hasta, belli aralıklarla kontrol altında olmalıdır.
Küçük ya da zamanla küçülmüş ama tam kapanmamış ve cerrahi tedavi gerekliliği olmayan hastalarda ameliyat, sünnet, diş çekimi, diş dolgusu gibi bazı girişimler öncesinde endokardite (kalbin iç tabakasının iltihabı) karşı koruyucu tedaviye ihtiyaç gösterirler.
Hipertansif Kalp Hastalığı
Hipertansif kalp hastalığı terimi yüksek tansiyondan kaynaklanan kalp sorunları için kullanılır.
Bu tek bir hastalık değil daha ziyade aynı şeyden yani kalbin artan basınç altında çalışmasından kaynaklanan bir dizi farklı kalp hastalığıdır. Hipertansif kalp hastalığı şunları ve başka durumları içerir: kalp yetmezliği, kalp kası kalınlaşması ve koroner arter hastalığı. Örneğin koroner kalp hastalığı, yüksek tansiyon kalbinize kan ve oksijen tedarik eden kan damarlarının daralmasına neden olduğunda oluşur.
Hipertansif kalp hastalığı tehlikeli olabilir ve yüksek tansiyondan kaynaklanan ölümün en önemli nedenidir.
Tipler
Genelde, yüksek tansiyonla ilişkili kalp problemleri kalbin arterleri ve kaslarıyla ilgilidir.
Arterlerin Daralması
Koroner arterler kalp kasınıza kan taşırlar. Yüksek tansiyon kan damarlarının daralmasına neden olursa kalbe kan akışı yavaşlar ya da durur. Bu durum koroner arter hastalığı da denilen koroner kalp hastalığı olarak bilinir. Koroner kalp hastalığı kalbinizin çalışmasını ve diğer organlarınıza kan tedarik etmesini güçleştirir.
Kalbin Kalınlaşması ve Büyümesi
Yüksek tansiyon kalbinizin kan pompalamasını zorlaştırır. Aynı vücudunuzdaki diğer kaslar gibi, uzun süreli zor iş yapmak kalp kaslarınızın kalınlaşmasına ve büyümesine neden olur. Bu durum kalbinizin çalışma şeklini değiştirir. Bu değişiklikler genellikle kalbin sol ventrikül olarak bilinen ana pompalama odasında meydana gelir. Bu duruma sol ventrikül hipertrofisi denir.
Komplikasyonlar
Hem koroner kalp hastalığı hem de sol ventrikül hipertrofisi şunlara yol açabilir:
- Kalbiniz vücudunuzun geri kalanına yeterince kan pompalayamıyorsa kalp yetmezliği
- Kalbiniz anormal şekilde atıyorsa aritmi
- Kalbiniz yeterli oksijeni alamadığında iskemik kalp hastalığı
- Kalbe kan akışı kesildiğinde kalp krizi
- Kalbinizin çalışması aniden durursa, nefes almanız durursa ve bilincinizi kaybederseniz ani kardiyak arrest
- İnme ve ani ölüm de meydana gelebilir.
Riskler
Hipertansif kalp hastalığı için ana risk yüksek tansiyon olsa da fazla kiloluysanız veya az egzersiz yapıyorsanız riskiniz artar. Sigara içmek ve çok yağlı yemekler ve kolesterol açısından zengin diyet yemek de riskinizi arttırabilir.
Ailenizde de varsa kalp hastalığına daha meyillisinizdir. Ayrıca, erkeklerin kalp hastalığına yakalanma olasılığı kadınlardan en azından menopoz yaşına kadar fazladır; erkekler ve menopoz sonrası dönemdeki kadınlar eşit risk altındadır. İster erkek ister kadın olun yaşlanırken kalp hastalığı riskiniz de artar.
Belirtiler
Belirtiler durumunun ciddiyeti ve hastalığın seyrine bağlı olarak değişir. Hiçbir belirti yaşamayabilirsiniz ya da aşikâr belirtileriniz olabilir. Kalpten kan akışı zayıf olduğunda, en sık görülen belirti göğüs ağrısıdır (Angina Pektoris).
Diğer belirtiler arasında göğüste sıkışma veya basınç, nefes almakta güçlük ve yorgunluk vardır. Boyun, sırt, kollar veya omuzlarda ağrı hissetmek de yaygındır. Öksürüğe tutulabilirsiniz ve/veya iştah kaybı yaşayabilirsiniz. Ayak veya ayak bileğinde şişme de kalp yetmezliğinin bir işareti olabilir.
Kalbiniz aniden hızlı veya düzensiz artmaya başladıysa, acil bakıma ihtiyacınız olabilir. Eğer bayılırsanız ya da göğsünüzde şiddetli ağrı varsa, hemen acil servise gidin.
Testler ve Tanı
Doktorunuz, tıbbi geçmişinizi gözden geçirecek, bir fizik muayene yapacak ve böbrekleriniz, sodyum, potasyum ve kan sayımını kontrol etmek için bazı laboratuvar testleri yapacaktır. Aşağıdaki testlerden bir veya daha fazlası belirtilerinizin nedenini saptamaya yardımcı olmak için kullanılabilir:
- Bir elektrokardiyogram, kalbinizin elektriksel aktivitesini izler ve kaydeder. Doktor göğsünüze, bacaklarınıza ve kollarınıza yamalar bağlayacaktır. Sonuçlar ekranda görünecek ve doktorunuz bunları yorumlayacaktır.
- Bir ekokardiyografi, ultrason kullanarak kalbinizin ayrıntılı bir görüntüsünü alır.
- Bir koroner anjiyografi, kalp içinden geçen kan akışını inceler. Kateter adı verilen ince bir tüp, kol veya kasığınız içinden bir arter yoluyla yukarıya ve kalbe sokulur.
- Bir efor testi egzersizin kalbinizi nasıl etkilediğine bakar. Egzersiz bisikletine binmeniz veya bir koşu bandı üzerinde yürümeniz istenebilir.
- Bir nükleer stres testi kalbe olan kan akışını inceler. Bu test genellikle siz hem dinlenirken hem de egzersiz yaparken uygulanır.
Tedavi
Hipertansif kalp hastalığı tedavisi hastalığınızın ciddiyeti, yaşınız ve tıbbi geçmişinize bağlıdır.
İlaç
İlaçlar kalbinize çeşitli yollarla yardımcı olur. Ana hedefleri kanın pıhtılaşmasını önlemek, kan akışını arttırmak ve kolesterolünüzü düşürmektir. Sık kullanılan kalp hastalığı ilaçları şunları içerir:
- Tansiyonunuzu düşürmeye yardımcı olmak için idrar söktürücüler
- Göğüs ağrısını tedavi etmek için nitratlar
- Yüksek kolesterol tedavisi için statinler
- Tansiyonunuzu düşürmek ve kalp tarafından kullanılan oksijen miktarını azaltmak için beta blokörler
- Kan pıhtılarını önlemek için aspirin
Tüm ilaçları daima aynen reçetede yazdığı gibi kullanmak önemlidir.
Ameliyatlar ve Cihazlar
Daha şiddetli vakalarda, kalbinize kan akışını arttırmak için ameliyat olmanız gerekebilir.
Eğer kalbinizin hızının veya ritminin düzenlenmesi için yardım gerekiyorsa doktorunuz göğüs veya karnınıza kalp pili adı verilen ve pille çalışan bir cihazı cerrahi olarak implante edebilir. Bir kalp pili kalp kasının kasılmasına neden olan elektrik stimülasyonu üretir. Kalp pilinin implante edilmesi kardiyak kasın elektrik aktivitesi uygun olmayan bir şekilde yavaşsa ya da yoksa önemlidir ve yararlıdır.
Kardiyoverter-defibrilatörler (ICD’ler) ciddi, yaşamı tehdit eden kardiyak aritmileri tedavi etmek için kullanılan implante edilebilir cihazlardır.
Eğer durumunuz özellikle ciddiyse, kalp nakli veya kalbe yardımcı başka cihazlar gerekebilir.
Anjina Pektoris
Anjina Pektoris Nedir?
Kalbi besleyen damarlarda lipid birikimi sonucu meydana gelen darlıkların sonucu olarak kalbin beslenmesinde yetersizliğe neden olan bir hastalık olan anjina pektoris sonucunda göğüs ağrısı, göğüste baskı hissiyle karakterize durumlar görülmektedir. Kanda, kalp kasına taşınan oksijenin yetersiz olması sonucunda ortaya çıkan göğüs ağrısı olan anjina pektoris, genellikle egzersiz sırasında veya stres zamanlarında kendini gösterir. Kalbin yoğun çalıştığı ve daha fazla oksijene gerek duyduğu zamanlarda da oluşur. Kısa süreli ağrılar oluşur, yaklaşık 5-10 dakika sürer. Ağrı dinlenildiğinde durur fakat istirahat halindeyken de ağrı görülmesi ciddi bir durum olduğunu gösterir. Nefes alıp vermekle ağrının şekli veya şiddeti değişmemektedir.
Anjina Pektoris Türleri Nelerdir?
Beş türü vardır:
Efor Anjinası
Vitrin hastalığı olarak da anılır çünkü hastanın yürüyüşü sırasında sık sık durmasına neden olur.
Soğuk Anjinası
Soğuk hava damarlarda büzülmeye yol açtığı için koroner atardamarın da etkilenmesi sonucunda oluşur.
Heyecan Anjinası
Aşırı duygu, kalbin oksijen gereksinimini artırır ve koroner atardamarın bu gereksinime uyum sağlayamaması sonucunda oluşur.
Dinlenme Anjinası
Yineleyici ve aralıksız nöbetler, görünürde bir sebep yokken oluşur.
Yatma Anjinası
Öğleden sonra ve gece nöbet görülür. Efor anjinasından daha hafif olsa da ondan daha uzun sürer ve kan basıncının ani yükselmesi sonucunda koroner atardamarların kasılması sebebiyle oluşur.
Anjina Pektoris Nedenleri Nelerdir?
Kalbe kan akımının yetersiz olması genelde, koroner arterlerin aterokskleroz nedeniyle (yani arter duvarlarında yağ birikimleri) daraldığı koroner arter hastalığına bağlı olup diğer nedenler arasında şunlar yer almaktadır:
- Kan damarlarının aniden kısa bir süre daraldığı koroner ater spazmı
- Kalbin aort kapağının daralmış olduğu aort stenozu
- Kardiyak aritmiler (yani anormal kalp ritmleri)
Anjina pektoris ağrısının nadir görülen nedenleri arasında şunlar gösterilebilir:
- Kanın oksijen taşıma etkinliğini azaltan ağır anemi
- Kanı kalınlaştıran ve kanın kalp kası boyunca daha yavaş akmasına yol açan polisitemi.
Anjina Pektoris Belirtileri Nelerdir?
İlk belirtiler genellikle yürüyüş yaparken, çalışırken vb. sıradan durumlarda aniden oluşur. Göğsün her iki tarafında, omuzlarda, kollarda, sırt ve alt çenede oluşan ağrı en tipik belirtileridir. Derin bir iç sıkıntısı da bu ağrıya eşlik eder. Terleme de görülmektedir. Nöbet birkaç ay boyunca tekrar görülmeyebilir fakat ağrıya sebep olan koşullar oluşursa tekrarlar.
- Sıkıntı veya nefes darlığı
- Göğüs ortasında başlayan ve kollara, boyna, sırta, çeneye ilerleyen ağrı hissi
- Genellikle heyecan, üzüntü ya da fazla yemek sonrası ortaya çıkan fiziksel hareketlerde zorlanma
- Sersemlik
- Bulantı
Anjina Pektoris Tanısı Nasıl Konur?
- Ataklar arasında normal görünebilen bir EKG
- Kardiyak stres testi (hasta egzersiz yaparken çekilen EKG)
- Kan testleri
- Koroner anjiyografi (kan damarlarının röntgenle incelenmesi)
Anjina Pektoris Tedavisi Nasıl Olur?
Yaşam tarzına yönelik düzenlemeler yapılarak tedavi edilmeye çalışılır. Yüksek kan basıncının kontrol altına alınması ve yükselmiş kan kolesterol düzeylerinin azaltılması, koruyucu önlemler arasında yer alır. Kişinin sigarayı bırakması ve gerekliyse kilo vermesi de önemlidir.
Anjina pektoris atakları, kalp kasında kan akımını artıran nitrat ilaçlar ile önlenebilir. Ayrıca şu ilaçlar da tedavide kullanılabilir:
Beta bloker ilaçlar
- Potasyum kanal aktivatörleri
- Kalsiyum kanal blokerleri
- Lipid düşürücü ilaçlar
- Antiplatelet ilaçlar
İlaç tedavisi hastalığın semptomlarını kontrol altına alabilir fakat tedavi edemez.
Kalp Krizi (Miyokard İnfarktüsü)
Göğüs kafesinde, göğsün orta çizgisinden biraz sola doğru bulunan ve hayati önem taşıyan kalp, kaslı bir yapıya sahiptir. Günde ortalama 100 bin kez kasılarak neredeyse 8000 litre kanı dolaşıma pompalayan organın erkeklerde ağırlığı 340 gram, kadınlarda ise 300-320 gram kadardır. Kalp yapısında oluşan herhangi bir bozukluk nedeniyle kalp kapak hastalıkları, kalp kası hastalıkları, koroner kalp hastalıkları, kalbin iltihabi hastalıkları ve kalp krizi gelişebilir.
Kalp Krizi Nedir?
Kalbi besleyen atardamarlarda gelişen herhangi bir ani tıkanma kalp kasının yeterince oksijen alamamasına neden olarak kalp dokusunda hasara yol açabilir.
Kalbe kan akışından sorumlu olan atardamar duvarlarında yağ ve kolesterol gibi maddeler birikir ve plak olarak adlandırılan yapıları oluşturur. Plaklar zaman içinde çoğalarak damarı daraltır ve üzerlerinde çatlaklar oluşur. Bu çatlaklarda meydana gelen pıhtılar damarları tıkayarak kalp krizine neden olur. Zamanında ve doğru bir müdahale yapılarak damar açılmazsa kalp dokusu kaybı meydana gelir. Kayıp, kalbin pompalama gücünü azaltır ve kalp yetmezliği oluşur.
Kalp Krizinin Belirtileri Nelerdir?
Kalp krizinde görülen en temel kalp krizi belirtisi kalp ağrısı olarak tabir edilen göğüs ağrısıdır. Göğüs duvarının ardında hissedilen ağrı sanki göğüs kafesine biri oturmuş hissi veren ağırlık ve baskı yapıcı tarzda künt bir ağrıdır. Batıyor hissi vermeyen ağrı hareketle ya da nefes alıp verme ile artış ya da azalma göstermez. Sol kola, boyuna, omuzlara, karın, çene ve sırta yayılabilir.
Genel olarak 10-15 dakika kadar sürer. Dinlenmek ya da koroner damarları genişleten ilaç kullanmak ağrının geçmesini sağlar. Kalp krizinin diğer belirtileri arasında sıkıntı hissi, baş dönmesi, mide bulantısı, nefes darlığı, kolay yorulma ve kalp ritim bozukluğu da yer alır. Kalp ağrısı, bazen daralan bölgelerde oluşan değişikliklere bağlı olarak istirahat halindeyken de yaşanabilir ve ağrı ilaca cevap vermeyebilir. Daha uzun süren bu tarz kalp ağrıları daha kolay kalp krizine neden olabileceğinden çok daha tehlikelidir.
Kalp Krizi Nedenleri
- Sigara içmek kalp krizi riskini artıran en önemli nedendir. Sigara içen erkek ve kadınlarda kalp krizi görülme oranı nerdeyse 3 kat daha fazladır.
- Kanda kötü kolesterol olarak tanımlanan LDL oranı ne kadar yüksekse kalp krizi geçirme riski de o kadar yüksektir
- Şeker hastalığı kalp krizi riskini artıran önemli bir hastalıktır.
- Kan damarlarındaki basıncın artması yani tansiyonun yükselmesi kalp krizi riskini %50 oranında artırır.
- Yaş ile birlikte damarların yapısında bozulmalarda ve hasarlarda artış gözlenir. Bu durum kalp krizi riskini de artırır.
- Kadınlardaki östrojen hormonu kalp krizi riskine karşı koruyucudur. Bu nedenle erkeklerde ve menapoz sonrası kadınlarda kalp krizi riski daha yüksektir.
- Obezite, kan damarlarında işlev bozukluklarına, erken yaşlanmaya ve damar sertleşmesine neden olarak kalp krizi riskini artırır
- Kişinin anne, baba, kardeş gibi birinci derece yakınlarında kalp krizi öyküsü bulunması kalp krizi geçirme riskini artırır.
- Karaciğerde üretilen C-reaktif protein, homosistein, fibrinojen ve lipoptotein A gibi maddelerin kanda yükselmesi de kalp krizi riskini artırabilir.
Kalp Krizi Tedavi Yöntemleri
Kalp krizi acil bir durumdur ve belirtiler ortaya çıktığında mutlaka tam teşekküllü bir hastaneye başvurulması gereklidir. Kalp krizi ile ilgili ölümlerin büyük bir çoğunluğu kriz başladıktan sonraki ilk birkaç saat içinde gerçekleşir. Bu nedenle hastaya tanının hızlı koyulması ve müdahalenin doğru yapılması hayati önem taşır. Kalp krizi geçiriyorsanız hemen bir yakınızı ve hastaneyi arayarak durumunuzu bildirin.
Doktor gerekli gördüğü durumda hastanın damarlarını kontrol etmek amacıyla anjiyo yapabilir. Anjiyo sonucuna göre ilaçla tedavi ya da cerrahi işlem olup olmayacağı doktor tarafından belirlenir.
Konjestif Kalp Yetmezliği
Konjestif Kalp Yetmezliği Nedir?
Bazen kalp yetmezliği olarak da adlandırılan konjestif kalp yetmezliği (KKY), kalp kasının zayıfladığı ve genellikle gerektiği gibi pompalayamadığı bir durumdur. Kalbin ana pompalama odaları (ventriküller) büyüklüğü ve kalınlığı değişebilir, büzüşemez (sıkışamaz) ya da olması gerektiği gibi gevşeyemez (dolduramaz). Bu, özellikle akciğerlerde, bacaklarda ve karın bölgesinde sıvı tutulumunu tetikler.
Koroner kalp hastalığına katkıda bulunan başlıca faktörler şunlardır:
- Şişmanlık
- Sağlıksız beslenme
- Yüksek tansiyon
- Şeker hastalığı
- Sigara içmek
- Fiziksel hareketsizlik.
Kalp yetmezliği yaşlılarda daha sık görülür. Bu bozukluğu olan insanlar için hayatta kalma oranı, durumunun ciddiyetine bağlıdır. Tedaviler arasında ilaçlar, yaşam tarzı değişiklikleri ve (bazen) cerrahi sayılabilir.
Konjestif Kalp Yetmezliği Belirtileri
Kalbin vücuda yeterli miktarda kan pompalayamaması sonucu akciğerler ve vücudun değişik bölgelerinde sıvı birikimi meydana gelir. Bu durum çeşitli belirtilere neden olur. Yaygın görülen belirtiler şunlardır:
- Nefes darlığı
- Yorgunluk
- Şişme (ödem)
- Hızlı kilo alma
- Öksürük ve hırıltı
- Kabızlık
- Karın şişmesi
Konjestif Kalp Yetmezliği Nedenleri
Kalp kasına direkt ya da dolaylı olarak zarar veren birçok nedenle ortaya çıkabilir. Kalp yetmezliği, aşağıdakiler de dahil olmak üzere birkaç durumdan kaynaklanabilir:
- Koroner kalp hastalığına bağlı kriz: geçmişi bu kalp kaslarında skarlaşmaya yol açabilir ve kalp yetmezliğinin en yaygın nedenidir.
- Yüksek tansiyon (hipertansiyon): atardamarlardaki yüksek basınç, kalbin daha kuvvetli bir şekilde pompalamaya devam etmesi gerektiği anlamına gelir.
- Kalp kapak hastalığı: hasarlı kalp kapakçıkları kanın geri akmasına izin verebilir veya ileri akışı engelleyebilir.
- Doğuştan kalp hastalığı: doğumdan kaynaklanan kusurlu kapaklar veya kalp odaları arasındaki anormal iletişim gibi kalp anormallikleri olabilir.
- Kardiyomiyopati: Kardiyomiyopati denilen kalp kası hastalıklarında kalp kasında kalınlaşma, sertleşme veya kalpte büyüme gibi yapısal değişiklikler olur.
- Miyokardit (Kalp kası iltihabı): virüsler veya diğer enfeksiyonlar kalp kasına zarar verebilir.
- Kalp aritmi: düzensiz ve hızlı kalp atışı, uzun bir süre boyunca yetersiz kasılma ve kalp yetmezliğine yol açabilir
- Tiroid hastalığı: Tiroid bezi hormonu çok fazla tiroksin üretir. Bu, kalbin çalışmasını arttırır ve kalp yetmezliğine yol açabilir.
Kalp yetmezliği semptomlarını kötüleştirebilecek faktörler
- Anemi
- Diyette çok fazla tuz, sıvı veya alkol
- Gebelik
- Bazı enfeksiyonlar
- Böbrek hastalıkları
- Akciğer hastalıkları
Konjestif Kalp Yetmezliği Tedavisi
- İlaçlar
- Diüretikler (aşırı sıvıyı gidermek için)
- ACE inhibitörleri – kan damarlarını açmak, kan basıncını düşürmek ve sodyum ve su tutulmasını azaltmak.
- Belirli beta-blokerleri – kalp atış hızını yavaşlatmak ve çalışmasını azaltmak için (ACE inhibitörleri ve beta blokerleri sağkalımı artırabilir ve hastanede yatma olasılığını azaltabilir)
- Altta yatan hastalığın giderilmesi – örneğin, yüksek tansiyon tedavisi
- Yaşam tarzı değişiklikleri – düzenli hafif fiziksel aktivite, aşırı kilodan kurtulma, sigarayı bırakma, düşük tuzlu sağlıklı beslenme düzenlerine uyma, alkolü kısıtlama ve yeterli dinlenme gibi
- İmplante edilebilir kalp cihazlarının takılması (kalp pili)
- Cerrahi – daralmış veya sızdıran kalp kapakçıklarını değiştirmek için
- koroner bypass ameliyatı (bazı durumlarda)
- Kalp nakli (Son aşamada)
Kalpte Ritim Bozukluğu
Kalpte ritim bozukluğu, kalbin normal atışını düzenleyen elektriksel uyarıların gerektiği gibi çalışmaması sonucu kalbin çok hızlı, çok yavaş veya düzensiz atması durumudur. Ritim bozuklukları kalpte var olan sorunlar nedeniyle ortaya çıkabileceği gibi dış etkenlerle de oluşabilmektedir.
Nedenleri Nelerdir?
Ritim bozuklukları birçok çok faktöre bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Aniden gerçekleşen kalp krizi, önceden gerçekleşen kalp krizi sebebiyle oluşmuş kalp dokusu bozukluğu, koroner arter hastalığı, yüksek kan basıncı, diyabet, sigara ve alkol tüketimi, uyuşturucular, stres, kullanılan ilaçlar başlıca ritim bozukluğu sebeplerindendir.
Belirtileri Nelerdir?
Ritim bozuklukları bayılmalar, geçici görme kaybı, baş dönmesi, kalbin yerinden çıkacakmış hissi gibi yakınmalarla birlikte seyrediyorsa, bu çok tehlikeli bir duruma işaret eder. Dolayısıyla özellikle bu tür yakınmalarda zaman kaybetmeden mutlaka bir kardiyoloji uzmanına başvurmak gerekir. Ritim bozukluğu rahatsızlıklarında, belirtiler arasında çarpıntı hissi öne çıkmaktadır. Kalbin göğüsten çıkacakmış gibi hissettirmesi hastaların genel ifadeler arasında yer alır.
Kimler Ritim Bozukluğu için Risk Altında?
- İlerleyen yaştakiler ve kadınlar
- Ailesinde ritim bozukluğu olanlar,
- Kalp damar tıkanıklığı olanlar,
- Kalp kapak hastalığı olanlar,
- Guatr sorunu olanlar,
- Kansızlık sorunu olanlar,
- Aşırı uyarıcı ilaç alımı veya çay, kahve tüketimi,
- Sık ve fazla miktarda alkol tüketenler risk altındalar.
Kalp Ritim Bozukluğu Kimlerde Görülür?
Ritim Bozuklukları her yaş grubundan insanda görülebilmektedir. Ancak ilerleyen yaşlarda kalpte ritim bozukluklarının görülme ihtimali daha fazladır ve sahip olunan diğer kalp hastalıklarıyla ilintili olarak ortaya çıkmaktadır. Genel nüfusun %2’sinde görülen ritim bozuklukları 80 yaş ve üzeri nüfusun %10’unda görülmektedir.
Acil Müdahale Gerektiren Kalp Ritim Bozukluğu Türleri
Aşağıdaki durumlar acil tıbbi müdahale gerektirir. Mümkün olduğunca hızlı tedavi edilmeleri gerekir. Eğer tedavi edilmezlerse, kalbin ya da beyin zarar görmesine hatta ölüme sebep olabilirler.
Supraventriküler aritmiler
Supraventriküler aritmi karıncıkların (ventrikül) üstünde, yani kulakçıklarda (atriyum) meydana gelen aritmilerdir. Aşağıda sayacağımız aritmi tipleri kalbin çok hızlı atmasına neden olur ve acil müdahale gerektirir.
Atriyal fibrilasyon: Bu aritmi tipi en yaygın supraventriküler aritmi tipidir. Kulakçıkların düzensiz ve hızlı kasılmasıyla tanımlanır. Bu aritmi tipi inme gibi embolik olaylara ve kalp yetmezliğine neden olabilir. Cerrahi operasyon, başka türden tıbbi müdahaleler ve ilaçla tedavi edilir.
Atriyal flatter: Bu aritmi tipi atriyal fibrilasyona çok benzer. Arasındaki temel fark atriyal flaterde kalbin kasılma ritminin daha düzenli olmasıdır. Bu tip aritmi pek sık görülmez.
Wolff-Parkinson-White (WPW) sendromu: Bu hayati tehlike arz eden bir aritmi tipidir ve karıncıkların erken kasılmasına neden olur. Kulakçık ve karıncıklar arasındaki atriyoventriküler düğümün, normalin dışındaki bir yolak (aksesuar yolak) tarafından baypas edilmesiyle karıncıkların erken kasılması sonucu meydana gelir.
Ventriküler aritmiler
Ventriküler aritmiler karıncıklarda başlayan aritmilerdir ve genellikle acil tıbbi müdahale gerektirirler.
Ventriküler taşikardi: bu aritmi tipi hızlı kalp atışının hızlanmasıyla tanımlanır ve genellikle birkaç saniye sürer. Birkaç saniyeden uzun süren ventriküler aritmi acil tıbbi müdahale gerektirir.
Ventriküler fibrilasyon: ventriküler fibrilasyon çok ciddi bir durumdur ve ani kalp durması (kardiyak arest) ve ölümle sonuçlanabilir. Kalpteki elektrik sinyallerinin düzensizleşmesiyle meydana gelir. Ventriküler fibrilasyon karıncıkların kasılmak yerine titremesine sebep olur, böylece karıncıklar vücuda kan pompalayamaz. Vücuda kan pompalanamaması ani kalp durmasıyla sonuçlanır.
Bradiaritmiler
Bradiartitmilerin temel belirtisi kalp atış hızının yavaşlamasıdır. İnsan vücudunun aralıksız kan dolaşımına ihtiyacı vardır. Kalbin yavaşlaması ciddi bir sorundur. Beyne yeterli miktarda kan gitmemesi bilincin kapanmasına neden olur. Sporcuların ve düzenli olarak spor yapanların kalp atış hızlarının düşük olması normaldir; çünkü kalpleri güçlüdür ve daha az atımla yeterli kan pompalayabilir. Ancak sıradan birinin kalbinin yavaşlaması kalp krizi, kimyasal dengesizlikler ve tiroit bezinin faaliyetinin yavaşlaması gibi ciddi bir duruma yol açabilir.
Tedavi Yöntemleri
Taşikardi genelde ciddi bir sonuca yol açmaz ancak nadiren de olsa kalp yetmezliği, felç, ani ölüm gibi risklere de neden olabilir. Taşikardi tedavisinde ilaçlar, elektriksel yöntemler veya cerrahi kullanılır.
İlaçlar
İlaçlar ile çok hızlı atan kalbi yavaşlatabilir veya ritmi tümüyle normale döndürebilirsiniz. Bu ilaçlara antiaritmikler adı verilir. Çeşitli ritim düzenleyici ilaçlar vardır.
Kalp hızını düşüren en sık kullanılanlar beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri ve digoxindir. Kalp ritmini tümüyle normale döndürebilen antiaritmik ilaçlar verilebilir. Bu ilaçlar etkili olmakla birlikte bazen kabul edilemeyecek ciddi yan etkilere de yol açabilir.
Elektriksel Tedaviler
İlaçların etkisiz kaldığı veya yan etki yaptığı hastalarda “kateter ablasyonu” adı verilen yöntem ile ritim bozuklukları tedavi edilebilmektedir.
Bu işlem, hastanede elektrofizyologlar adı verilen aritmi uzmanı kardiyologlar tarafından uygulanmaktadır. Yine kateter kullanılarak kalbin elektrik üretimine yol açan doku parçası tespit edilerek aritmi odağı yakılabilir veya dondurulabilir.
Cerrahi Tedavi
Bazı ritim bozuklukları ameliyat yolu ile de tedavi edilebilir, özellikle başka bir nedenle ameliyat edilecek olan (Örn: Bypass, kapak ameliyatı) kişilere operasyon sırasında ritim bozukluğu cerrahisi de uygulanabilir.
Aritmi Cerrahisinde Kullanılan Yöntemler
Maze Prosedürü
Açık cerrahi yöntemle yapılan bu tedavi, hasta akciğer makinesi desteği altındayken, göğüs kafesi ve kalp boşlukları açılarak yapılıyor. Etkinliği yüksek bir tedavi yöntemi.
Aritmi Tedavisinde Kalp Pili ve ICD Kalp Pili Nedir?
Kalp pilleri, bir tür programlanabilir bilgisayar çipleri ile enerji sağlayan bataryaların kombinasyonundan oluşan cihazlardır. Temel olarak göğüs duvarında köprücük kemiğinin hemen altında, cilt altına açılan bir cebe yerleştiriliyorlar. Buradan köprücük kemiğinin altından kalbe giden toplardamara iğne yardımı ile girilerek kalbin içine özel bazı kabloların yerleştirilmesi ve bu kabloların pil sistemi ile birleştirilmesi gerekiyor.
Bu işlem, 1-2 saat içinde yapılabilen, lokal anestezi kullanılan küçük bir operasyon olarak kabul ediliyor. Ameliyathane ortamında yapılan işlem sonrası hastanın, hastanede kalış süresi 1-2 gün arasında değişebiliyor.
Kalp Pili Kimlere Takılır?
Öncelikle ritmin yavaşlamasına yol açan aritmilerde (hasta sinüs sendromu, AV blok) gibi durumlarda hastaların şikayetlerini gidermek için takılıyor. Genelde tek odacıklı (tek kablo) ve iki odacıklı (iki kablo) türleri bulunuyor.
Son 10 yıl içinde ise kalp yetmezliği ve kalbin ileti sisteminde iletinin gecikmesine bağlı olarak, kalbin sol tarafı ile sağ tarafı arasında uyumsuzluğun olduğu hastalarda ise kalp hızında yavaşlama olmasa bile kalp yetmezliği tedavisi amacı ile üç odacıklı kalp pilleri de takılabiliyor.
Kalp pilleri ile kalbin kulakçık ile karıncık, iki karıncık arası ve sol karıncığın duvarları arasında bozulmuş olan uyumlu elektriksel uyarının tekrar sağlanmasına çalışılıyor. Hastaların ortalama 5-6 yıllık ömürleri olan pillerden fayda görme oranları yüzde 70 ile 90 arasında değişiyor.
ICD (kardiyoverter defibrillatör) Nedir?
Kalp pili benzeri, dışarıdan programlanabilen kalp pillerine benzeyen cihazlardır. Kalp pilleri gibi kalp hızının yavaşladığı durumlarda kalbi uyarmak dışında, aynı zamanda hayati tehlike arz eden ritim bozuklukları durumunda, bu aritmilerin tanısını koyup tedavisinde uygulanabilecek şok tedavisi gibi tedavileri otomatik olarak sağlıyorlar. Hastaya uygulama biçimi kalp piline çok benziyor.