Rektum Kanseri
Rektum Kanseri Nedir?
Kalın bağırsağın makata yakın olan ilk 12 cm olan bölümüne rektum adı verilir ve bu bölümden kaynaklanan kötü huylu tümörlere rektum kanseri denir. 35 yaştan itibaren sıklığı artmakla birlikte en sık 50 yaştan sonra rastlanır. Batı dünyasında en sık rastlanan üçüncü kanser tipi ve ölüme yol açan kanserler arasında ikinci sıradadır. Çoğunlukla kalın bağırsakta meydana gelen adenomatöz poliplerden ortaya çıkar.
Rektum Kanseri İçin Risk Faktörleri
- Yaşın 50’nin üzerinde olması,
- Diyet, yağdan zengin, posadan fakir beslenme, çiğ meyve ve sebzelerin tüketilmemesi, fazla kırmızı et tüketimi, sigara,
- Ailesinde kalın bağırsak kanseri veya kalın bağırsak polipi bulunanlar,
- Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalığı olanlar.
Rektum kanserinin bulguları nelerdir?
- En sık belirti dışkılama alışkanlığındaki değişikliktir. Düzenli tuvalet alışkanlığı olan kişide ishal ya da kabızlık atakları gelişebilir. Fakat daha sıklıkla gördüğümüz şikayet tenesmus adı verilen büyük abdesti yaptıktan sonra rahatlayamama hissidir.
- Rektal kanama, en ihmal edilen şikâyettir. Genelde bir utanma duygusu nedeniyle ya da bu kanamanın bir basurdan kaynaklı olduğu düşüncesiyle hastalar doktora başvurmaz ve bu teşhisin daha ileri evrelerde konulmasına neden olur.
Bu iki belirti dışında karın ağrısı, barsak tıkanıklığı, kansızlık ve ileri evrelerde büyük abdest ya da idrar kaçırma şikâyetleri de görülebilir.
Bu şikâyetleri olan kişilerde rektal tuşe denilen parmakla rektumun muayenesi ve yapılacak bir kolonoskopi ile rektum tümörü tanısı kolayca konulabilir.
Rektum Kanserlerinin Tedavisi
Rektumu kolondan ayıran ana özellik, yerleşiminin farklılığıdır. Bundan dolayı kolon kanserinden farklı olarak rektum kanserinde farklı tedavi seçenekleri uygulanmaktadır. Ameliyat seçiminde en önemli kriter, tümörün rektumun hangi kısmında (üst, orta, alt rektum) yerleşik olduğudur. Diğer önemli bir seçim kriteri ise özellikle alt rektum kanserlerinde tümörün evresidir. Bu nedenle uygun tedavinin planlanmasında klinik evreleme son derece önemlidir. Evrelemede, endoskopi ve biyopsiye ilave olarak; Bilgisayarlı Tomografi (BT), Endorektal Ultrasonografi (ERUS), Manyetik Rezonans (MR) ve Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) kullanılır.
Cerrahi Yöntemler
Aşağı Anterior Rezeksiyon (Low Anterior Rezeksiyon);
Rektum kanseri cerrahisinde tümör yerleşim yerine bağlı olarak en sık uygulanan yöntemdir. Tümörün bulunduğu bağırsak ve lenf nodları çıkartılır, sonrasında yukarıdaki kolonun ucu aşağıda bırakılan rektum veya anal kanala birleştirilerek barsak devamlılığı sağlanır.
Abdominoperineal Rezeksiyon (APR- Miles Yöntemi);
Rektumun son kısmında, makata yakın yerleşimli ve sfinkterlere yayılım göstermiş büyük tümörlerde uygulanan cerrahi bir yöntemdir. Bu yöntemde rektum ve makat tamamen çıkarıldıktan sonra kolonun uç kısmı karın ön duvarına ağızlaştırılır (kolostomi).
Transanal Endoskopik Mikrocerrahi (TEM) ile Lokal Eksizyon;
Erken evre rektum tümörlerinde makattan yerleştirilen özel cerrahi aletler ile tümörün sağlam sınırlar ile çıkarılması ve açıklığın kapatılması yöntemidir.
Rektum Kanserlerinde Kemoterapi ve Radyoterapi
Kolondan farklı olarak rektum duvarında en dış tabakasının olmaması, lenfatik akımının daha fazla olması ve anatomik olarak dar pelvis içinde yerleşmiş olması nedeniyle rektum kanserlerinin kolon kanserlerine göre daha fazla ameliyat sonrası tekrarlama (lokalnüks) riski vardır. İleri evre rektum tümörlerinde ve seçilmiş hastalarda ameliyattan önce verilecek kemoterapi ve radyoterapi ile, tümör boyutu ve invazyon derinliğinin azaltılması ve tümörün çıkarılabilirliğinin artırılması hedeflenir, böylece lokalnüks riski en aza indirilmeye çalışılır.
Rektum Polipleri
Rektum Polipleri Nedir?
Polipler toplumun yaklaşık %20-30’unda görülen ve görüntüleme yöntemlerinde oldukça sık karşılaşılan oluşumlardır. Polipler, bağırsağın mukoza adı verilen en iç tabakasındaki kontrolsüz büyüme sonucunda gelişirler. Polipler, kalın bağırsağın tümünde görülebilir ancak daha sıklıkla sol kolonda, sigmoid kolonda ve rektumda gelişirler. Polipler iyi huylu tümörler olmakla beraber bazı tipleri yıllar içinde kansere dönüşebilir. Kolon ve rektum kanserlerinin %90’dan fazlası ise bir polipden gelişir.
Poliplerin Belirtileri Nelerdir?
Birçok kolorektal polip herhangi bir belirtiye yol açmaz. Bu yüzden tarama programlarının ve görüntüleme tetkiklerinin yapılması oldukça önemlidir. Poliplerin varlığı bazı hastalarda dışkıda kan görülmesine yol açabilir. Aşırı mukus üretimi, bağırsak alışkanlığında değişiklik, ishaller ve karın ağrısı polip varlığında görülebilen diğer belirtilerdir.
Poliplere Nasıl Tanı Konur?
Polipleri saptamak için kullanılan en yaygın yöntem kolonoskopidir. Bu günübirlik işlem sırasında doktorunuz uzun, esnek ve ışıklı bir alet yardımıyla kalın barsağınızı inceler. Eğer işlem sırasında polipler saptanırsa aynı zamanda bunlar da çıkarılır. Diğer radyolojik görüntüleme yöntemleri ile poliplerin saptanması mümkün değildir. Diğer hastalıklar nedeniyle yapılan tomografi tetkiklerinde, çok büyük polipler ancak şans eseri görüntülenebilir. Eğer kolonoskopide bir polip saptanırsa bunların çıkarılması veya takibinin yapılabilmesi amacıyla belli aralıklarla kolonoskopi tekrarı gerekir.
Poliplerin Tedavi Edilmesi Gerekli Midir?
Kolorektal bir polibin kansere dönüşüp dönüşmeyeceğini tahmin etmede görsel bir kanıt olmadığı için poliplerin çıkarılması ve patolojik inceleme yapılması gerekmektedir. Poliplerin büyük bir çoğunluğu kolonoskopi sırasında çıkarılabilir. Büyük ve düztabanlı poliplerde, kolonoskopi ile çıkartmak, zor, yetersiz ve barsak delinmesi açısından riskli olabilir. Bu nedenle bazı hastalarda polibin çıkarılması için cerrahi tedavi gerekebilir. Eğer kolonoskopi ile çıkartılması mümkün olmayan rektum poliplerinde TAMİS yöntemi ile polip çıkartılabilir.
Makat Sarkması (Rektal Prolapsus)
Rektal prolapsus, rektumun (kalın bağırsağın son kısmı, makat bölgesinin hemen üzerinde yer almaktadır) esnemesi ve makattan dışarıya sarkmasıdır. Genellikle makatı kasmaya yarayan sfinkter kaslarının güçlüklerinin eşlik etmesi ile dışkı kaçırma görülebilmektedir.
Niçin Meydana Gelir?
Rektal prolapsusun oluşmasında birçok faktör etkili olmaktadır. Bağırsak alışkanlıklarında uzun süreli değişimler, hatta çocukluk çağında başlayan bir sürecin geç bulgusu olarak görülebilmektedir. Çok nadir olmakla beraber genetik geçiş söz konusudur. Birçok hastada rektumun pelvise asılmasını sağlayan bağlarda gevşeme ve sifinkter kaslarında güçsüzlük söz konusudur. Bazen rektal prolapsusa pelvik tabanın yetersizliği eşlik eder ve idrar kaçırma görülür, ya da pelvis içi diğer organların da dışarı doğru sarkması görülebilmektedir. Omurilik hasarı ve hastalıkları sonucu da görülebilmektedir.
Hemoroidal Hastalık İle Rektal Prolapsus Aynı Mıdır?
Kanama ya da mukozal bir dokunun makattan sarkması belki iki hastalığın da ortak semptomu olmakla beraber rektal prolapsusta daha üst seviyeden bir bağırsağın makattan sarkması söz konusudur. Hemoroidal hastalıkta ise anal kanal denilen makat bölgesinin sarkması görülmektedir.
Rektal Prolapsus Tanısı Nasıl Konulur?
Hekimin dikkatli bir hikâye alması ve tam bir ano-rektal bölge muayenesi ile tanı konulabilmektedir. Prolapsusu görebilmek için bazı durumlarda hasta tuvalete oturur pozisyona alınarak ıkınması istenir ve prolapsus izlenir. Bazı durumlarda rektal prolapsus içeride kaldığından izlenemeyebilir. Gizli rektal prolapsus mevcutsa defakografi denilen hastanın dışkılama esnasında rektumun ve makatın hareketlerini inceleyen radyoloji yöntemi ile tanı konulabilmektedir. Anal manometri denilen ve makat bölgesi kaslarının basınçlarını ölçen tetkik ile rektumu çevreleyen kaslardaki ve sifinkterlerdeki zayıflık gösterilebilmektedir.
Nasıl Tedavi Edilir?
Rektal prolapsusun tedavisi cerrahidir. Kabızlık ve fazla ıkınma rektal prolapsusu tetiklediği durumlarda basit diyet önerileri, rektal prolapsus geliştikten sonra hastalığın kontrol altına alınmasını sağlayamamaktadır. Birçok cerrahi yöntem tedavisi için tarif edilmiştir.
Karından yaklaşım ve makattan yaklaşım olarak iki ana başlık toparlanabilecek tekniklerin seçiminde, prolapsusun derecesi, hastanın yaşı ve fiziksel durumu, tanısal testlerin sonucu önemlidir. Karından yaklaşımlar laparoskopik yöntemle yapılabilmektedir.
Cerrahini Başarısı Nedir?
Hastaların tama yakını cerrahi sonrası şikayetlerinden tamamen kurtulmaktadır ya da büyük oranda rahatlamaktadır. Cerrahinin başarısı, ameliyat öncesi sifinkterlerin durumu, prolapsusun makattan sarkması ya da içeride kalması, hastanın kondisyonu gibi birçok faktöre bağlıdır.
Soliter Rektal Ülser Sendromu
Soliter Rektal Ülser Sendromu Nedir?
Kalın bağırsağın makata yakın olan son bölümüne rektum adı verilir. Rektum kas ve bağlarla leğen kemiğine (pelvis) tutunur. Rektumdan kaynaklanan aft şeklinde ülser veya yaralara ‘soliter rektal ülser sendromu’ adı verilir. Soliter rektal ülser sendromu, ilk olarak 1829 yılında Cruveilhier tarafından tanımlanmış, ancak asıl varlığı 1969 yılında Madigan ve Morson’un klinik çalışmasından sonra anlaşılmıştır.
Soliter Rektal Ülser Sendromu Neden Olur?
- Bağırsak bölümlerinin birbirinin içine girmesi (intussusepsiyon) sonucunda damarlar gerilir ve önce bağırsakta kanlanma bozukluğu (iskemi) ve ardından ülser gelişir.
- Pelvik (leğen kemiği) taban kaslarının düzensiz kasılması (spastik pelvik taban sendromu)
- Dışkıyı boşaltma çabaları: lavman veya parmakla kronik kabızlık durumunda dışkıyı çıkartmak.
- Makat sarkması (rektal prolapsus): % 40 oranında görülür.
- Radyoterapi: karın boşluğu ve leğen kemiği içindeki tümörlerin (rektum kanseri, prostat kanseri, vb.) ışınlanması sonrasında
- Dışkı taşlaşması (fekalom)
- Aşırı ıkınma
- Bazı migren ilaçları (ergotamin içerenler)
Soliter Rektal Ülser Sendromunun Belirtileri Nelerdir?
- Makatta ağrı
- Makattan kanama
- Dışkılama zorluğu
- Karın ağrısı
- Dışkılama alışkanlıklarında değişiklik
- Dışkının tam boşalmaması
- Sümüksü (mukus) akıntı
- Gaz veya dışkı kaçırma (inkontinens)
- İshal: % 20 oranında görülür.
- Tenezm (tenezim veya tenesmus): sürekli ıkınma hissinin olması ancak buna karşın dışkılamanın olmamasıdır.
- Belirti yok: hastaların % 25’inde hiçbir belirti görülmez.
Yakınmaların başlaması ile tanı arasında geçen ortalama süre, 5 yıl olarak belirlenmiştir.
Soliter Rektal Ülser Sendromu Hangi Hastalıklarla Karışabilir?
- Hemoroid (basur, mayasıl, babasıl)
- Makat çatlağı (anal fissür)
- Makat apsesi (anorektal apse, anal apse, perianal apse)
- Anal kriptit: Makat bölgesinde dışkının çıkışını kolaylaştırmak için kayganlaştırma görevi yapan kıl ve ter bezlerinin (4-10 adet) enfeksiyonudur.
- Rektum kanseri
- Makat kanseri (anal kanser, anüs kanseri)
- İltihabi bağırsak hastalıkları (Crohn hastalığı, ülseratif kolit)
Soliter Rektal Ülser Sendromunun Tanısı Nasıl Konulur?
- Endoskopi: Rektoskopi (proktoskopi), sigmoidoskopi, kolonoskopide bağırsak yüzeyinde olguların % 20’sinde (mukoza) kızarıklık ve ülser, % 25’inde polip ve % 30’unda çok sayıda ülser şeklinde görülebilir.
- Ultrasonografi: endoskopik rektal ultrasonografi (ERUS) veya endoanal ultrasonografi (EAUS)
- Defekografi: Makat kanalının (anal kanal) ve rektum adı verilen kalın bağırsağın makat ile birleşen kısmının boşalması esnasında video eşliğinde röntgen ile görüntülenmesi işlemidir.
- Anorektal manometri: soliter rektal ülser sendromu olan kişilerin % 55’inin anorektal manometri tetkiklerinde anal dissinerji veya anismus bulgularına rastlanmıştır.
Soliter Rektal Ülser Sendromu Nasıl Tedavi Edilir?
- Yaşam değişiklikleri
- Günde 2 Lt civarında su almak yararlıdır.
- Lifteki diyet miktarını, meyve, sebze ve tahıllı gıdalar ile günde 25-35 gram civarında tutmak yarar sağlar.
- Düzenli spor yapılması: haftanın birkaç günü en az 30 dakika süre ile düzenli spor yapılması yarar sağlar.
- Kahve ile gazlı içeceklerden kaçınmakta yarar vardır.
İlaçlar: Sukralfat, kortizon, mesalamin ve sulfasalazin içerikli lavmanlar yarar sağlamaktadır.
Biofeedback: Hastalara özellikle bağırsak hareketleri sırasında aşırı ıkınmadan kaçınma konusunda eğitim verilir. Buradaki ana amaç, hastalara pelvik (leğen kemiği) taban kaslarının gevşetilmesinin öğretilmesidir. Biofeedback tedavisinde makat içine bir cihaz yerleştirilerek makat kasları güçlendirilebilir ve böylelikle hem dışkılama sayısı, hem de dışkılama zorluğu olguların % 65’inde düzeltilebilir.
Endokopik tedaviler
- Skleroterapi: endoskopik enjeksiyon ile rektum’un submukoza adı verilen bölümüne % 5 fenol, % 30 hipertonik serum veya % 25 glukoz enjekte edilir.
- Lazer tedavisi: endoskopik olarak lazer ile ülser bölgesi yakılır.
- Fibrin yapıştırıcı: ülser zeminini endoskopik olarak fibrin yapıştırıcı ile kaplanır.
Cerrahi girişim:
- Rektopeksi: Hastalarda makat sarkması (rektal prolapsus) varsa, rektumu yukarı doğru asma (rektopeksi) ameliyatı uygulanır. Son yıllarda bu teknik sıklıkla laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi ile uygulanmaktadır.
- Delorme ameliyatı: rektum’un mukoza adı verilen iç kısmı kesilir ve ardından dikişlerle tespit edilir.
- Stoma: rektumun ameliyatla alınıp hastaya kolostomi (kalın bağırsağın karın derisine ağızlaştırılması, bağırsak kesesi, bağırsak torbası uygulanmasıdır.) uygulanmasıdır.
Hemoroid (Basur)
Hemoroid Nedir, Nasıl Oluşur?
Kalın bağırsağın son kısmı olan anus olarak adlandırdığımız bölümündeki ya da makat bölgesinde damarların şişmesi veya büyümesine hemoroid denir. Anal kanaldaki damar yumakları sarkar ve kimi zaman da sıkışıp kanar. Zaman ilerledikçe bu yumaklar makatın dışına çıkabilir.
Hemoroid evreleri;
- Evre: Hemoroidde kanama ile kendini belli eder. Küçük kanamalar, tuvalet kağıdını kirletecek şekilde ya da kimi zaman damla şeklindedir. Bu evrede hemoroidler sarkmaz. Ancak rektoskopi ile görülür.
- Evre: Hemoroidler dışkılama ile birlikte dışarı sarkarlar ve sonrasında kendiliğinden geri giderler.
- Evre: Hemoroid memeleri artık anüs dışına çıkmıştır. Yalnızca parmakla itilerek anüse geri itilebilmektelerdir. Çok sık olarak ödem gerçekleşir ve ağrıya sebep olurlar.
- Evre: Hemoroidlerin makattan dışarı sarktığı evredir. Memeler genellikle büyük ve ıslaktır. Şikayetler arasında büyük abdestten sonra tam temizlenememe nedeniyle iç çamaşırının kirlenmesi vardır ve otururken ağrı da oluşabilmektedir.
Hemoroid Belirtisi Nelerdir?
Bu belirtilere dikkat!
Sıklıkla karşılaşılan hemoroid belirtileri;
- Dışkılama sırasında ağrı ya da yanma hissi
- Rektal kanama (Makattan taze kırmızı renkli kanama)
- Makatta şişlik, akıntı veya ıslaklık hissi
- Kaşıntı
- Dışkılamada düzensizlik
Hemoroid (Basur) Tanısı Nasıl Konur?
Birçok kişi hemoroid sorunlarıyla ilgili doktora gitmekten utanmaktadır. Bu sebeple rahatsızlığı bulunanların % 75’inde hemoroidde büyüme olmasına rağmen bunlardan sadece %4’lük bir kısmı bir doktora başvurmaktadır. Ayrıntılı bir tıbbi muayene yapılması, doktorunuzun etkili bir tedavi yöntemi önermesine yardımcı olur. Bu belirtileriniz için daha ciddi nedenlerin de dışlanmasına yardım eder. Doktorunuz dış hemoroid olup olmadığınızı kolayca görebilir. İç hemoroid teşhisi için ise anal kanal ve rektum muayenesi ve başka testler yapılır.
Rektum muayenesi, doktor tarafından parmakla yapılır. Muayene ile daha ileri tetkik gerekip gerekmediği konusuna karar verilir. İç hemoroidler çok yumuşak olduğundan muayene ile tespit edilemeyebilir. Bu nedenle rektum ve diğer kalın bağırsak kısımlarının kolonoskopi adı verilen ve ucunda kamera bulunan bir aletle incelenmesi gerekebilir. Doktorunuz aşağıdaki durumlarda kolonoskopi kullanarak tüm kalın bağırsağınızı incelemek isteyebilir:
- Belirti ve bulgular başka bir sindirim sistemi rahatsızlığınız olabileceğini gösteriyorsa
- Kalın bağırsak kanseri için risk faktörleriniz varsa
- Orta yaştaysanız ve yakın zamanda kolonoskopi yapılmadıysa
Hemoroid Tedavisi Nasıl Gerçekleşir?
Tedavisinde öncelikle bağırsak hareketlerinin düzenlenmesi amaçlanır. Sürekli meydana gelen kabızlık ya da ishal gibi sorunlarınız varsa önce buna yol açan sebepler bulunmalı ve çözüme kavuşturulmalıdır. Uzman doktor tarafından kesin hemoroid tanısı konmadan herhangi bir hemoroid kremi ya da ilaç kullanılmamalıdır. Daha çok l. ve 2. evredekiler için ilaç ve krem tedavisi uygulanır. Krem genel olarak ağrı, şişlik ve yanmayı engellemek için kullanılır. Bunun yanında az miktarda nitrogliserin içeren kremle sorun olan bölgeye masaj yapılması da ağrı ve yanmayı azaltabilir. Bu kremler makat kaslarını gevşetip rahatlatabilir. Ancak kullanılan kremler etkisi ağır olan kremlerdir. Fazla miktarda alınmaması gerekir.
Dışkılama sonrası herhangi bir küvete ılık su konarak yaklaşık on beş yirmi dakika oturulması da hemoroid tedavi yöntemlerindendir. Oturma banyosu adı verilen bu yöntemde dezenfektan kullanılabilir ve rahatlama sağlar. Ardından da makat kâğıt havluyla kurulanır.
Boğma tedavisi ya da bant ligasyonu ise geliştirilen bir başka tedavi yöntemidir. Bu yöntemde hemoroid memesinin etrafına bir lastik takılır ve meme çürümeye terk edilir. Bunlar açık ve ameliyatsız tedavi yöntemleridir.
Anal fissür (Makat Çatlağı)
Anal Fissür (Çatlak) Nedir?
Anal fissür (çatlak), makatın çıkışında, çatlak şeklinde oluşan bir yara sonucu dışkılama sırasında ve sonrasında şiddetli ağrıya ve bazen kanamaya neden olan hastalıktır. Görünüş olarak küçük olmasına karşın verdiği rahatsızlık çok belirgindir. Çatlak en çok arka orta hatta oluşur.
Anal Fissür Neden Oluşur?
Henüz tam olarak belirlenememişse de uzun süreli kabızlığın, doğumun, Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi iltihabi barsak hastalıklarının çatlakların oluşumunda ve devamında etkili olduğu bilinir. Hastaların çoğunda şikayetlerin başlamasından önce büyük ve sert bir dışkılama hikayesi veya ishal sırasında sık bağırsak hareketlerinin oluşu hastalığı başlatan olaydır. Rektal bir termometrenin yerleştirilmesi, lavman cihazının ucu; hatta rektum ve anüsün muayenesinde kullanılan bir endoskop anal fissür meydana gelmesi için yeterli bir travma oluşturabilir.
Anal Fissürün Belirtileri Nelerdir?
Ana şikayet, makatta dışkılama ile çok şiddetlenen sonrasında biraz hafifleyen ağrı ve dışkıyla gelen birkaç damla parlak kırmızı kandır. Bunlara kabızlık da eşlik edebilir.
- Makatta ağrı
- Dışkıda kan
- Kabızlık
Anal Fissür Nasıl Tedavi Edilir?
Anal fissürün tedavisinde kabızlıktan korunma çok önemlidir. Bunun için bol meyve, sebze tüketilmelidir. Kadınlardaki anal fissür, genellikle doğum travması veya doğumdan sonraki ilk günlerde oluşan kabızlıkla ilgilidir. Anal fissür bir şekilde oluşmuşsa diyet, dışkı yumuşatıcı ilaçlar, kısa süreli topikal kremler, sıcak su oturma banyolarına 3 hafta kadar devam edilmeli, ağrı varsa ağrı kesiciler verilmelidir.
Cerrahi tedavide altın standart internal sfinkterotomi denilen lokal veya genel anestezi ile yapılan makatın iç kasının kesilerek gevşetildiği ameliyattır. Bu yöntemle bölgedeki basınç düşürülür. Ameliyattan sonra çatlakların %97 ile %100’ü tamamen iyileşir. Hastaların %90’ından fazlası 48 saat içerisinde ağrıdan kurtulurlar.
Ayrıca anal fissür tedavisinde lokal olarak kullanılan merhemler anal kanaldaki basıncı azaltarak etkili olmakta, ilacın olumlu etkisinin hızlı bir şekilde ortaya çıkması, başarısızlık olmasının hastada herhangi bir zarar meydana getirmemesi ve yan etkilerinin son derece az, önemsiz olması nedeniyle günümüzde tercih edilmeye başlayan tedavi yöntemleri olmaya başlamıştır.
Günümüzde yeni bir uygulama ile anal fissür hastalarına cerrahi tedaviye alternatif olarak Botulinum toksini (filler) injeksiyonu yapılmaktadır. İşlem anestezi gerektirmeden poliklinik şartlarında uygulanmakta ve işlemden hemen sonra hastalar evlerine gönderilmektedir. Bu yöntem, herhangi bir anestezi gerektirmemesi, ağrısız olması ve ameliyata göre uygun maliyeti ile alternatif bir seçenek olarak görülebilir.
Makat Apsesi (Anorektal Apse)
Anal Apse Nedir?
Anal apse, makatta iltihaplanma sonucu irin toplanması ile oluşur. Genellikle makat salgı bezlerinin iltihaplanmasından köken alır ve yayılır. Bu bezlerin esas görevi, mukus salgılayarak dışkı çıkışını kolaylaştırmaktır. Acil cerrahi gerektiren iltihabi bir hastalıktır. Her yaş grubunda görülebilmekle birlikte 30-40 yaş arasında daha sık görülür. Erkekler de kadınlara oranla görülme sıklığı daha fazladır. Sıklıkla dışkı yumuşaklığının arttığı ilkbahar-yaz aylarında görülür. Sulu dışkı bezlerin algı çıkış noktalarını tıkayarak hastalığı tetiklemektedir.
Anal Apse Belirtileri Nelerdir?
Dışkılama sırasında makat bölgesinde ağrı ile başlar, daha sonra kızarıklık, şişlik ve sıcaklık artışı gibi belirtiler ortaya çıkar. Hastalar ayrıca ateş , terleme, halsizlik ve makattan iltihap şeklinde akıntı olduğunu söylerler.
Anal Apse Neden Oluşur?
Anal bölgeye uygulanmış cerrahi girişimler, anal bölge travması, anal fistül varlığı, daha önce geçirilmiş anal apse hikayesi, anal apse oluşumunda risk faktörleri olarak sıralanabilir. Bazen uzun süreli ishal sonrası oluştuğu gözlenmektedir. Aşırı alkol tüketimi ve aşırı kilo risk faktörleri arasındadır.
Anal Apse Nasıl Yayılır?
Artan irin miktarının uyguladığı basınç nedeniyle intersfinkterik apse, kendini çevreleyen komşu dokulara yayılım gösterir, cilt altına doğru ilerler, perianal boşluğa ulaşır ve büyüyerek perianal apse oluşturur. Kaslar arasından yukarıya doğru ilerler ve supralevator boşlukta supralevator apseyi oluşturur. Ya da sfinkter kasını yanlamasına geçer ve iskiorektal apse halini alır.
Anal Apsede Tanı Nasıl Konulur?
Çoğu hastada tanı için muayene yeterlidir. Bazen ultrason ve MR istenebilir.
Anal Apsede Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Anal apse tedavisinin amacı, makat bölgesine ait semptomları ve genel enfeksiyon durumunu düzeltmek, ayrıca apsenin komplike bir hal almasını veya anal fistül gibi bazı başka patolojileri tetiklemesini önlemektir.
Anal apsenin tedavisi cerrahidir. Anestezi altında apse drenajı yapılır, insizyon için anüse en yakın yer seçilmelidir. Apse boşaltıldıktan sonra, ağrı, ateş ve diğer iltihabi bulgular hızla iyileşecektir. Bu iyileşme sürecinde antibiyotik, ağrı kesici ve sıcak su oturma banyosu kullanılabilir.
Cerrahi yöntemler sonrası antibiyotik tedavisi verilen hasta düzenli olarak takip edilir. Nüks oranı %10 civarındadır. Apsesi olan hastanın hekime geç başvurması, apsenin yetersiz tedavisi ve apsenin yerleşim yeri fistül oluşum riski açısından önemlidir. Anal apsesi olan hastaların %30’unda fistül oluşumu görülür.
Kıl Dönmesi
Kıl dönmesi, daha çok erkeklerde ve kuyruk sokumu bölgesinde meydana gelen bir cilt rahatsızlığıdır. Vücutta sırt, ense, saç derisi gibi bölgelerden dökülen tüy ve kılların gözenek ya da boşluklardan derinin içine gömülmesi ve burada birikerek kistik bir yapı oluşturması sonucu oluşur. Kıl dönmesinin bulunduğu bölgede iltihaplanma da meydana gelebilir. Kuyruk sokumu dışında nadir de olsa göbek deliği gibi başka vücut bölgelerinde de görülebilir.
Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs) Nedir?
Tıp literatüründe “pilonidal sinüs” olarak adlandırılan kıl dönmesi hijyen koşullarının sağlanması ve vücuttaki tüylerin düzenli periyotlar ile alınması ile önlenebilen bir hastalıktır. Fakat hastalık ortaya çıktıktan sonra yapılacak tek şey klinik ve hastanelere başvurarak bir genel cerrahi uzmanından destek almaktır. Çünkü kıl dönmesi belirli bir zaman sonra kendiliğinden geçebilecek bir rahatsızlık değildir.
Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs) Neden Olur?
Uzmanlar pilonidal sinüsün oluşumuna ilişkin 2 farklı teori ileri sürmektedir. Bunlardan ilki vücuttan dökülen kıl ve tüylerin özellikle terleme de varsa derideki delik ve gözeneklerden cildimizin altında birikmesidir. Vücudun hareketi sırasında deri altına giren kılların 60 – 70 civarına ulaşabildiği görülmüştür. Kılların biriktiği bölge bir zarla çevrilerek kistik bir yapı oluşturur. Kıllara reaksiyon olarak ortaya çıkan sıvı ise sinüs ağzından dışarıya doğru akan kötü kokulu bir apseye neden olur.
Kıl Dönmesi (Pilonidal Sinüs) Belirtileri Nelerdir?
Başlangıç aşamasında hastayı rahatsız etmeyen belirtiler ilerleyen evrelerde dayanılmayacak bir hal alabilir. Kıl dönmesi nedeniyle sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların neredeyse tamamında gözlenen bazı belirtiler aşağıda sıralanmıştır;
- Kıl dönmesinin başlangıç aşamasında akıntı sorunu baş gösterir. İç çamaşırındaki bu nemliliği olağan karşılayan hastalar bu evrede vakadan genelde habersizdir.
- Bu akıntı mikroplar ile birleştiğinde iltihap haline döner ve yeşil bir renk alır.
- Akıntıya kötü bir koku da eşlik eder.
- Bazen kanlı akıntı da görülebilir.
- Kıl dönmesinde görülen diğer belirtiler ise makatta kaşıntı, kızarıklık, şişlik ve ağrıdır.
- Zaman içinde ağrı o kadar şiddetli bir hâl alır ki, hasta artık günlük aktivitelerini yerine getiremeyecek hale gelir.
Kıl dönmesinde görülen kötü kokunun nedeni ilgili bölgenin iltihaplanarak apseleşmesidir. Sinüs ağzından çıkan akıntılar mikroplar ile birleşerek kötü kokulu ve iltihaplı bir apsenin oluşmasına zemin hazırlar. Pilonidal sinüs bölgesinde meydana gelen şişliğin boyutu bölgede biriken kılların yoğunluğuna göre değişiklik gösterir. Kistin gerilerek apse halini almasıyla meydana gelen ağrı dayanılmayacak bir şiddete sahip olabilir. Kişi bu ağrı nedeniyle oturamaz ve yürüyemez hale gelebilir. Gündelik faaliyetlerin dahi yapılamadığı bir ağrının varlığı hastalığın son evresinde olunduğunun işaretidir.
Kıl Dönmesi Nasıl Tedavi Edilir?
Kıl dönmesinin tedavisinde öncelikle bölgenin durumuna bakılır. Dokorunuz kıl dönmesi olan bölgedeki duruma göre sizi uygun gördüğü tedaviyi uygulayacaktır.
- Koruyucu/önleyici yaklaşım
Eğer durum erken seviyede tespit edilebilmiş ve kuyruk sokumunda kızarıklık, şişkinlik ya da ağrı yoksa doktorunuz geniş spektrumlu antibiyotiklerle bağışıklık sistemini kontrol altına alarak kist ve apse oluşumunu engeller.
- Cerrahi müdahale
Proktoloji, genel cerrahinin bir alt branşıdır ve uzmanlık olarak makat hastalıkları tanı ve tedavisiyle ilgilenirler. Kıl dönmesinde oluşan kisti ya da apseyi kendi kendinize kesinlike sıkmaya kalkmayın. Bu, size fazlasıyla acı vereceği gibi doktor kontrolü olmadan gerçekleştirilen bu eylem hassaslaşmış dokuyu diğer dış hastalıklara karşı savunmasız hale getirir.
Kıl dönmesi tedavisi için yıllar içerisinde elliden fazla cerrahi müdahale geliştirilse de bunlardan yalnızca on tanesi günümüzde sürdürülmektedir. Bunların içerisinde, kuyruk sokumunda oluşan kıl dönmesi tedavisinde kullanılan en yaygın ameliyat çeşidi Bascom’dur. Bu yöntemin en büyük avantajı, hastayı yatmak zorunda bırakmadan günlük yaşantısına devam etmesini sağlamasıdır. Kıl dönmesinin oluştuğu yer belirlenerek açılan yaklaşık 2 santim uzunluğunda açılan kesiden kistin ya da apsenin içi boşaltılır. Doktor kistin durumuna göre kesiği kapatmayı ya da kapatmamayı tercih edebilir.
Açık yara: Bu tercihte doktor yarayı kapatmamayı tercih eder ve içi boşaltılan bölgenin içeriden dışarıya doğru iyileşerek tamamen kapanması sağlanır. Yarayı kapatmama tercihinde iyileşme süresi daha uzun olsa da çöküntünün tamamen kapanması sağlanarak, kuyruk sokumunda yeniden kıl dönmesi oluşumu riskini minimuma indirir.
Dikişli yara: Kesinin dikişle kapatılması tercihinde iyileşme süresi çok daha kısa olsa da rahatsızlığın nüksetme ihtimali çok yüksetir. Bazı cerrahlar, iyileşmenin daha zor olduğu kenar bölgelerini yarmayı tercih ederek iyileşme sürecini hızlandırmayı tercih edebilirler.
Anal Kaşıntı (Pruritus)
Anal Kaşıntı (Pruritus) Nedir?
Anal kaşıntı; anüs içerisinde, deliğinde ya da çevresinde meydana gelen ve çok sık rastlanabilen kronik bir sorundur. Oluşan bu kaşıntı (pruritus) birçok nedenden kaynaklanabileceği gibi, bazı hastalıkların sonucunda da ortaya çıkabilmektedir.
Anal Kaşıntının Nedenleri Nelerdir?
- Paraziter hastalıklar
- Kıl Kurdu,
- Makat bölgesinin taharetlenme sonrası ıslak ve nemli bırakılması
- Baharatlı yiyecekler, kafeinli içecekler, süt-süt ürünleri, domates, fındık, kabuklu kuruyemiş gibi besinlerin çokça tüketilmesi,
- Dar kıyafetler, iç çamaşırları giymek anüs bölgesinin hava almasını engellemesi,
- Hijyen eksikliği yetersiz temizlik nedeniyle idrar ve dışkı kalıntılarının cildi tahriş etmesi,
- Aşırı temizlik takıntısı sonucunda anüs etrafında cilt üzerindeki koruyucu salgıyı kaldırarak makat etrafı hassas hassas hale gerek daha çok kaşınması,
- Alerjik reaksiyonlar,
- Psikolojik nedenler ( stres, anksiyete, depresyon sonucu oluşan cilt hastalıkları)
- Bütün bu sebeplerin yanında bazı hastalıkların sonucunda da anal kaşıntı gerçekleşebilmektedir. Bu hastalıklar: hemoroidal hastalık, anal fissür, Crohn hastalığı gibi sebeplerdir.
Anal Kaşıntının Diğer Nedenleri:
- Makat etrafındaki siğiller,
- Cilt Kanseri,
- Uyuz hastalığı,
- Mantar enfeksiyonu
- Sedef ve egzama hastalığı
- Paraziter solucanlar anal kaşıntının bir diğer nedenlerdir.
Anal Kaşıntının Belirtileri Nelerdir?
En fazla görülen belirti, bağırsak hareketleri sonucunda oluşmaktadır Cildin yapısında oluşan kızarıklık, akıntı, cilt derisinin tahrişi kaşıntının belirtilerindendir.
Doktora başvurmanızı gerektirecek belirtiler ise:
- Anal kaşıntı döküntülü ise,
- Akıntı, kanama ve özellikle ateş varsa,
- Kıl kurdu bulunuyorsa doktora görünmek gereklidir.
Tanı Ne Şekildedir?
Tanılamak için muayenenin yanı sıra anal kaşıntıya sebep olan hastalıkları belirlemek için: Anoskopi, rektoskopi, sigmoidoskopi, kolonoskopi, dışkı analizi, deri biyopsisi ya da alerji testi gibi çeşitli tanı yöntemleri kullanılmaktadır.
Tedavi Süreci
Tedavide ilk olarak anal kaşıntıya sebep olabilecek parazit hastalıkların kaşıntıya sebep olup olmadığı araştırılmaktadır. Bu aşamada: gaita tetkiki, kan testleri, anoskopi, nadiren kolonoskopik değerlendirme, deri biyopsisi gibi çeşitli tetkikler uygulanabilmektedir. Anal kaşıntıya sebebiyet veren bu tür bir hastalık belirlenmediği takdirde tedavi yöntemleri çok yönlü olarak uygulanmaktadır. Bu tedavileri arasında;
- Kaşıntıya sebebiyet veren bazı yiyeceklerin tüketilmediği kişiye özel diyetler,
- Banyo ve gerekli hijyenik bakımların sağlanması
- Pomat uygulaması,
- Mantar tedavisi,
- Metilen mavisi enjeksiyonu gibi uygulamalar bulunuyor.
Tedavide steroid içeren / kortizonlu kremler çok kısa süreli kullanılabilmekte ayrıca çinko-oksitli pomatlardan da yararlanılabilmektedir.